BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

27 Şubat 2011 Pazar

şarap okuyorum ve eskisi kadar da iyi yazamıyor.


Çok önemli anlar vardır, bu da onlardan biri. Elimdeki kitabı bırakıp çakıya uzanışım.. İlkiyle olmasa bile ikinci davranışımla açılışı. Kayıtsızca ikinci sınıf metaldeki yansımamı izlemem. Bunlar pek yabancı olmadığım ve yazarını da hatırlamadığım zelzeleler. Asıl olay sıçmam.
Ama önce..


-Neden telefonunu vermiyorsun, daha rahat ulaşırsın bana..
-İnan çok isterim ama en son telefonumu adli tıbbın çatısına fırlattım ve tekrar fırlatmamla zincirlenecek bir tepkimeyi göze almak istemiyorum. Onu bırak da biraz da tanıya.. el yordamı.. ne der.. (?)





Buysa yazanından emin olduğum bir senaryonun üstünkörü diyalogu, başarılı da sahneye koyduk hani. Siktiğimin oscar ödüllerinin  nezih otopark kenarlarına verilenini kazandı ve konuşmam da fena değildi. Özellikle mahallemizin değerli yaşayan(!)ları yok mu, çok ateşli hayranlar.

İlgimin çakıdaki aksimden sıyrılması. Kendisine ilgisini yitiren bir adamı yeni kudüse kral yapsan da o ruh, savaş meydanına dönmez. Amacını kaybetmiş bir insanın bakışlarından söz ediyorum. Bilmem nerde savaşmış -en fazla sizin ilginiz kadar ilgim var buna- taşakları torbasında, sırtında. Raylardan hiç ayrılmadığını ve mevzusunu -ki artık neyse- nerede tamamlayacağı pek önemli olmayan birinin, birisinin yüzü (olsundu, oldu).

-Haydutluğa hazır mısın?
-Ne haydutluğu, ne oldu?
-Sadece bırak kendini bana ve izle olacakları.

Bir bok olmadı. Elimde çakı ve kafadan kapatırım dediğim çakı, bursa olmasına rağmen bueno diyor bana. Bir çift dudak arıyorum, yok. Cuma gecesi sızıyor içeri. Ve tuvalet kağıdından koca bir tomar toplamam gerekiyor.

Çok özel anlardan biriydi işte. Elektronik müziğin tedirgin eden cızırtısı ve ritmimi unutturan baslarıyla,

-Ne zaman değiştirdin parçayı bebeğim, diye sormadan edemedim.
Kutsal bakirenin kulağa harika gelen tomurcukları, Siktir..





















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder