BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

4 Nisan 2010 Pazar

Günler, günlüğe kapak olmuş..

Zor filmler indiriyorum ama izleyemiyorum. Karşı kıyıdaki ben ile, sıcak bir çay eşliğinde ettiğim muhabbet sonucunda artık bir fikrim var. Bizi ayrıcan boğaz bir nefes mesafesindeyken, almış başını gitmiş.

Çay bile ağır mı ne geliyor bana? Pek de erken uyanır olmuşum.

Hayal kurmak da sandığımdan daha bi'kolay hayatın ortasında. Ama bunlar eskisi gibi yanık tenli, dünden kalma düşler değil, gerçek -benim gerçeğim- ve gerçeğin ortasında beslediğim hayaller.

Kapı bir adım mesafede. Ama ipler göz ardı edemeyeceğim kadar naif ve iyi niyetli. Ama o iyi niyet taşları değil miydi hapishanelere döşenen? Ve yine o iyi niyet taşları değil miydi, deli akan kanımın önüne engel olup, kanıma değer biçtiren?

Anla-yanına..

Günler, kaçamak bakışlar kadar içten ve rahat şekil bulurken, ben, bu kesişmelerin ortasında, kafası başka yerde olan ipsize takılıyorum. Hani bilirsiniz, saçları ağarmış ve pis kokanlardan. Bir şeyler çağrıştıyor, ilk dokunmalar gibi saf bi'şeyler. Büyülü ve ırzına geçilmemiş dokunuşlar. Dokunulmamış dokunuşlar belki. Zoraki adımlarımla devam eden bu içtepi, ipsizin suratındaki çıplak kırışıklarınların tam ortasında son buluyor. Kendime şaşırırken, kes-tiğim hatunun çoktan gitmiş olduğunu farkediyorum.

Neyse, üzerinize afiyet.

"Zoraki ölümler"le kafayı bozmuş herkes. 6 fersah derinliğindeki fincandan bana sırıtan ben de dahil. Ama suç sizde. İnsan tacirlerinin içlerini gıdıklıyorsunuz. Sonra da size daha teyyare ölümler sunuluyor; seç, beğen, al..



Bir adımlık uçurumlarda tepiştiklerimizle, "adam olduk" mu zannediyoruz, ne?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder