BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

1 Mart 2011 Salı

Yumuşak Sürüş -2-






Saat altı olmalı. Gökyüzü kapalı ve gün ışığı son çırpınışlarında. Hafiften esen rüzgar hiçbirimizin yarasına merhem olmuyor. Ekvador'da öğlen olmalı ve Rose'yi düşünüyorum. Yaptığı garip yemekleri ve teninin kanıksadığım esmerliğini. Evlendirilmediyse iyi, diğer türlü amcığı ve şişe mantarı ile yaptığı gösteri son bulmuş olmalı.

-Sıkı kadındı. Boşa gelip gitmezdin.
-Ne lan! Vahiy mi geldi, diyor Nesi.
-Hayır, sadece geçmiş.
-Hangi liman, diyor Tayt.
-Siktir et limanı, şimdi burdayız ve buranın hakkını vermeliyiz. Şerefe beyler!
-A-ha işte bu benim yüce rabbimin hikmetli mesajı, önü gelenleri tatmin et, kaçanları daha bi'tatmin et. Söz konusu olan zamansa bi'de.
-Şerefe, diyor Tayt.

Sonra sessizlik. Sigaralar ağızlara götürülüyor. Yeterince sıcak bir gece var önümüzde ve biz de hazırlıklıyız. Ceketi motorun heybesinden çıkartıp yere atıyorum ve çimenlerin üzerine uzanıyorum. Gözlerimi kapattım ve zamanı handikapa getirdim. Zaman, hiçbir zaman doğrusal olmadı. Sadece yanlış sabitler. Dönüyor, dönüyor, dönüyor. Tüm gece boyunca.

Kendime geliyorum, Tayt eline mızıkasını almış, yanıyor çalı çırpı etrafımızda. Sıcak, daha sıcak. Nesi yok, kayıp. Motoru da yok ibnenin, yine ne itlik peşinde bilinmez. Nesi gibi adamların, tanrıların, kutsal kitaplardaki tutarsızlıklarla insanı imtihan ettiğini iddia etmesi gibi hareketleriyle bizi denediklerini düşünürsünüz. Ama bence hayır, o sadece nefes alıp veriyor yahu. Büyütecek bi'şey yok. Birazdan kutsal kaseyle çıkarsa hiç şaşırmam. Deyyus Zeus!

-Al bir fırt be mirim.
-Eyvallah kaptan.
-Gece şimdiden tütüyor mızıkanla. Borçlu ruhlar kapıda, hararetliler, sonsuzluğu götlerinde hissediyor olmalılar.
-Ve kıvraklığı görüyor musun? Ağaçlara bak, seçme hakkımız var dercesine nasıl dans ediyorlar.
-Tam aksine, seçim yok diyorlar. Ben gözümü açtığımdan beri, onlar dans ediyorlar.


Nesinin motorunun sesi. Sökeyi inletiyor ibne. On bin abdal ovaya hücum ediyor. Direnmek gereksiz, sadece izle.

-Çıkarın kemerleri simsarlar, ünlü mağrip sirki burada ve soyunma zamanı. Bırakın kendinizi çayırlara, hayvanlaşalım,

Nesi motorundan iniyor, pişkince sırıtıyor. Çekirgeler, adi patikanın sesi oluyor. Nesinin cebinde ot, sarım.

-Kral Süleyman'ın hazinesi mi o?
-O da kimmiş amına kooyayım! Bu bok, Gılgamış'ın yıllarca aradığı ot. Dizilin yamacıma, ama önce aslan yüreklerinizi bırakın kapıda.

Sıcak, çok sıcak.

-İyi malmış, diyor Tayt.
-Siksin Budda götünü, tabii iyi mal. Hadiii mangal hazır mı?
-Unuttuk lan, diyorum.
-Götünü am sayarım bro, ben o kadar yol aldım, ifrit yılanla kapıştım, trolleri dile getirdim, uzun yaşayasın, dediler. Sense mangalı hazırlamaktan acizsin.
-Tamam amına koyayım. O kolay iş, doğanın yardımıyla.

Balıklar kıyakmış, yenildi. Tayt, Nesi ve ben,.şehirden uzakta ve medeniyeti yakıyoruz.

-Sazlıkların arasından çıkan bir sepet ve içinden çıkan Musa, elinde kibrit, Nero soyundan. Firavunlar şehrini yakacağız, şerefe!
-Amin bro, amin!
-Kedi görünümlü itlerin canı cehenneme, diyor Tayt. Onların bize tanıdığı özgürlüğün canı cehenneme.
-Hail the Rat! diye bağırıyor Nesi.


-Sene 99, diye başlıyor Tayt. Mekan Şırfıntı. Oturduk, biralar geldi. Çok kıyak bir adam varmış, birazdan çıkacakmış sahneye. Bizi nasıl bir bokun beklediğini bilmiyoruz, gırgır, şamata falan. Sonra eleman çıktı, pek uzun sayılmaz. Her neyse abi, Jak cuk diye oturdu gitara. O anda kuru gürültü yerini bi-ki densiz fiskosa bıraktı. Siktir, dedim.
-Bu gidişi beğendim bro, şeytan var ucunda, kükürdün kokusunu alabiliyorum.
Tayt tebessüm.
-O anda kafa gitmeye başladı. Dünya karardı, siyah bir filtre düşün be hocam. Mına koduğum, mına koduğum,   gitar üzerindeki parmaklar dönüyor, dünya duruyor. Sonra o siyah filtre yırtıldı, ama adam hala kara.
-Eee?
-Hendrix'i gördüm abi.
-Siktirowski Anatollia, diye üçüncü kanala bağladı Nesi.
-Manic Depression, krizlerdeyim.
-Bad trip gibi ama doğum sancısı di mi Tayt?
-Crosstown Traffic!
-Voodoo yapmışlar sana Tayt.
-Ahaha, kaptan haklı, kenafir gözlü zenci işi bu.
-Şimdi cehennemde daha rahattır, her türlü ekipman ve taçsız bateristler eşliğinde, şerefe beyler! diyorum.
-Şansımın anasının amını taçlandırıyım. Görmek, daha doğrusu bilmek mümkün olmadı o vakitlerde. Suda yan, ateşte boğul bro!
-Amin amigo, diyorum.
Amin!!

Gece uzuyor, uzuyor. Kurtlar şehirde, koca gökdelenler içinde. Küçük kızlar güvenli müstakil evlerinde ve tomurcuklanmış göğüsleri medya ile şişiyor. Platin saçlı karılar evcil kocalarını çişe çıkarmışlar. Dünya dönmüyor!

-Obamızda, huzurluyuz be! diyorum.
-Hail the Pan! diyor Tayt.
-Hail the Abazan! diye bağırıyor Nesi.
-Hail the anbean, diye mırıldanıyorum.

Hepsi bir, hepsi bir...
Hepsi bir, hepsi bir...


Yumuşak sürüş, hepsi bir an..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder