BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

17 Mart 2010 Çarşamba

things have changed

Sen sittim sene bekle peygamberi.. Yolunu gözle, köpek öldürenleri şarkılarıyla devir.. Parçalarından ilham alarak dizeler düz, sonra bu düzdüğün dizeler ile hayatını düz..
Bağır sokaklarda, "no direction home, like a rolling stone" diye.. Fakirlikte, kirli bulaşıkların, 2-3 ytllik servetinin arasında bi takım duyguları ara.. "The answer is blowing in the wind" ile rüzgara sonu gelmeyen yollarda eşlik etmeye heveslen.. Açlıklığını çamaşır sıkar gibi sık, dirençlilik çıkarmaya çalış.. Otobüs mangırının olmamasını, hatunun penceresinin önünden geçen bi yolcuğa davetiye çıkardığını düşün..

Ve bi bakmışsın hatunu onun gibi seviyorsun.. Şevkatli ve kollayıcı bi erkek.. Sözünü sakınmayan, her zman biraz mesafe bırakan bi erkek..

Her neyse, uzun lafın kısası Bob Dylan buraya geliyormuş.. Ve the prophet piç hayatlarına tapan küçük hesapların adamlarına, konforlu koltuklarında, pahalı bi bilet karşılığında seslencekmiş.. İnsanların tecavüzüne mağdur kalmış medeniyetin bi bok yuvası olduğunu biliyordum.. Ama bu bok çukurunda değerli şeyler aramayı anlatan heriflerden biriydi Dylan.. Aynı olayı geçen yıl Leonard Cohen geldiğinde de yaşamıştım, acıydı, sinir bozucuydu.. Bilet parasını zorla bi araya getirmiş, bilet alayım derkene biletin tükendiğini öğrenmiştim.. Aslında tükenmese yine alamayacaktım, konsere bi kaç gün kala bilet fiyatlarının üzerine en az 40lık binmişlerdi..

Ama olay Dylan hacı olunca romantik yaklaşmışım, zambak kokulu mumlar yakmışım, bi iki hayale kapılmışım.. Kafamda "sokak ortasında, gitar elinde çevdekilerle taşak geçerek, bazen yolları bazen anılarını hatırlayıp üzüntüye kapılarak, bazen de gözlerini kısıp hatunlar hakkında döktürerek" kalabilseydi keşke..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder