BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

5 Kasım 2010 Cuma

fena değilim yani..


"Hayıflanma, vicdan azabı ya da böbürlenme.. Geçmişe dokunamayacağımız takdirde hiçbirinin anlamı yok.."

anahtarı yanıma almadığım, evimizin önünde boylu boyuna yatan 'üç ayağı' görünce aklıma geldi.. nasıl çağrıştırdı sersemliğimi bu oyun iti hiçbir fikrim de yok.. çevreye bakındım, karşıdaki kuruyemişe girip veresiye iki paket camel soft aldım.. hava fena değildi ve rahat bi'demirlik bulup yaslandım.. Anahtarlı birinin gelmesini bekleyecektim şimdi ve bütün ölümlüler arasında bu pek zor olmadı.. yok, hayır, hemen gelmedi, kabul ama öyle işte..

-artık yaşlandım- cümlesini gereksiz ağzımdan kaçırır oldum yersiz insanlara, yersiz.. bunu sarf etmeyeceğim, tamam.. bir de daha önceden de borcum var mıydı herife, hani şu kuruyemişe, bi'ara bunu da düşün..

ve böyle uzayıp giden iki izmarit boyu vakit.. tabii sonunda sıkıldım.. 
apartmana iki giriş denemesi..
başarısız..
insanlar artık açmıyor otomatik kapıları anonim sevicilerine..




biraz yürüdüm tabii.. otuz yaş üstü ganyancılar kahvenin önündeki yerlerini almışlar.. pek bi'farklılık yok hallerinde.. inanmadık şansın son çifteleri, makul, tamam..
mahallenin oturaklı kadınları ise bi'yerlerden iyi para bulup da manav açan mahallenin ayyaşlarından alışveriş yapıyorlar.. eğer kadınlar çok sıkıcı ve burnu havada ise tezgah belli..
-ne kadar şu yeşil biber?
-beş lira.. kadın suratını ekşiterek uzaklaşır ve marx bana yaklaşır, ki kendisi bu yırtışın baş rolüdür, normalde iki lira çaktırma, çekemiyorum bazen bu çifte çekişli kokanaları..  
ve iyi iş yapıyor bu dünden kalmalar ve iyi de mangır sivriltiyorlar bu işten.. herifler geçen ay afiş asmışlardı madonna'yı getiriyoruz diye, tabii bi'de önceki aylara afişle hande yener'i getirmişlerdi.. turşu festivaline..

cepte üç kuruş yok.. olsa, pub'a gidip oradaki ganyancıları ve atlılarını da izleyebilirim deli dolu.. tabii bira eşliğinde..




"Buz da tütebilir, sadece kendine tuzaklar kurarsan bütün bentleri yıkarken.. Ve eğer iki geri bir düz adım atarsan, ki kurduğuna göre 'atarsın', tuzağa yakalanır ve geçmişteki 'sen'lerin senin için  oynatıcıya koyduğu filme seyirci kalırsın"

dikkat, sigara serbest..

kafamdan bunlar geçedursun ben yine kapıya yöneldim, ana kapıya.. ama bu sefer anıları paspasın berisinde bıraktım.. kapıda bir herifle sevgilisi.. yüksek ateşle hararet geçiren çocuğun inlemesi gibi sesler çıkarıyor kız.. ve benim acelem yok.. gayet ağır bi'şekilde yanlarından geçip binaya giriyorum.. ve asansörün yanından kesiyorum bu çifti.. tabii halime şükürler için.. beygirin bana kafası atıyor.. farkındayım ve istifimi bozmadan üçüncü kattayım.. kapıyı çalıyorum, ta ta ta.. hiçbir şey.. beyaz boşluk.. bana sol taşağını borçlusun deyip kapıya tekrar aşağı iniyorum.. hiçbir fark yok atmosferde, kısrak da orada beygir de.. ve beni görünce beygir de hararet yapıyor ama o inlemiyor, çemkiriyor.. yanlarından ağırca geçerken omzum çarpıyor ve
-dikkatli olsana biraz..
ses yok..
-sana diyorum, neye bakıyorsun..
-size..
-sevgilime mi bakıyordun sen!
-benim sadece senin güzel kalçalı sevgilini kestiğimi, kesmeyi düşündüğümü düşündüğüne göre gayet de bencil herifin tekisin, ve, a-ha!!
-ne var?
-biraz düşününce o kadar da güzel değilmiş manitanın kalçaları..




bu sefer parktayım.. yazı geçirdiğim bankın üzerinde.. kavşaklara bakıp, kararsız anlarda kaldığım zamanlardaki gibi trafiğe bakıp, hep acele, hep telaş, sizi bu öldürüyor, diyorum, ben, yavaşça ölürken..

ufak kızlar yosmalara taş çıkartırcasına kahkahalar atıyor ve delikanlılar tüyleri kabartmış ve dünyada yaşam devam ediyor, kağıt üstünde.. 

fena değilim yani..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder